Turgut Uyar
Tarihler Ağustos 1927’yi gösterdiğinde Fatma Hanım ve Hayri Bey’in beşinci çocuğu olarak dünyaya gelen Turgut Uyar, Osmanlı döneminde harita subayı olarak ailesinden uzakta görev yapan babasının özlemini çekerek büyümüştür. Daha o yıllardan içine kapanık, naif bir kişiliğe sahip olan Uyar’ın yıllar boyunca peşini bırakmayan bu ruh halidir belki de onu ölümsüz bir şair haline getiren.
..
Annesinin yanında büyüdüğü için her ne kadar şanslı olsa da çocukluğundaki hüzünlü, bir yanı eksik kalmış halini şu sözleriyle daha iyi anlayacağız. “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem “Yapma oğlum” derdi ona, “O içli bir çocuk…”
Yıllar sonra çocukluğunu anlattığı şiirlerinden biri olan ‘’Vaiz Sokağı 70 Numara’’ sayesinde onu daha yakından tanıyoruz. Gelin hep birlikte şiire kulak verelim:
‘’…
Sokağımız Arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
Daha iyisi de olabilirdi ya,
Şükür buna da.‘’
Daha şimdiden yüreklerimize o sıcaklığı doldurdu değil mi?
..
Ailesinin müziğe karşı duyarlılığı ve tutumu sayesinde küçük yaşlarda şiirler yazmaya başlayan Turgut’un sanata olan düşkünlüğü belki de o yaşlarda sevgi, mutluluk, aşk ile dolu olan notalarda gizliydi. Yıllar sonra bu noktalara geleceğinden habersiz bir şeyler karaladığını düşünen şairimiz o günlerde Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret gibi önemli isimlerden etkilendiğini ve içgüdüsel olarak yazmaya başladığını söylüyor.
O sanki yalnızca şiir yazmak için doğmuş ve yaşamıştı. Yazdıkça kalemine güç kuvvet katmış olan Uyar, kendine özgü yazdıkları ile bugün her ‘Göğe Bakalım’ dediğimizde aklımıza gelen ilk isim olmayı başarmıştır.
Yazdıkları, yaşadıkları, hissettikleri ile şair olma yolunca ilerleyen Uyar, Yenigün dergisinde yayınlanan ilk şiiri ‘Yad’ ile sanat dünyasına gerçek bir adım atmayı başarmıştır. Edebiyatımızın bilindik simalarından Nurullah Ataç sayesinde şiir yarışmasın katıldı ve kazandı. Şiire tüm yönleri ile bakan ve kendi dünyasından onları bizlere sunan yazar Batı ve Divan şiirini kendine örnek almayı tercih etti. İkinci yeni akımın etkisine girse de o şiirlerinde hep anlaşılır ve açık oldu. Yaşadığı dönemin sınıf mücadelesi, birey-toplum ilişkileri gibi birçok konuyu şiirlerinde ele almayı ihmal etmedi. Şimdi sizlere Turgut Uyar’ın dönüm noktası olan şiirinden bahsetmek isterim desem eminim ki birçoğunuzun aklına gelir hangi şiir olduğu. Evet. “Göğe Bakma Durağı”
..
Tüm hüznünü ve duygusallığını isminden bile anlayabileceğimiz bu şiir şairin dönüm noktası olurken; şimdilerde ise her dinlediğimizde kafamızı tüm meşguliyetlerden kaldırıp gökyüzüne bakabildiğimiz bir şiir haline geldi. Duyarlılığı ile insanın iç dünyasını, yalnızlığını, aşkı paylaştığı bu şiirinde kullandığı yeni imgeler sayesinde modern bir yaklaşımı benimsedi.
..
Tomris Uyar aşkı ile de hafızalarımıza kazınan Turgut Uyar 18 yaşında bir öğrenci iken annesinin isteği üzerine komşularının kızı ile evlenir. Ona olan sevgisi ne kadardır bilinmez ama sevginin, aşkın, hüznün şairi olan Uyar’ın bu evlilikten 3 çocuğu oldu fakat evliliği uzun sürmedi. Eşinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a yerleşti. Ankara Sanatseverler Derneği’nde Tomris ile karşılaşmalarının ardından uzun süre mektuplaştılar. Tam da o dönemlerde şiirden uzaklaşan Uyar’ın yeniden ilham kaynağı oldu Tomris. Artık en güzel şiirleri ona yazıyor, bütün düşüncelerini onunla paylaşıyordu.Bir bozuk saattir yüreğim. Hep sende durur.” diyerek seslendiği şiirin ve aşkın kadını olan Tomris ile kısa bir süre sonra evlendiler. Ve bu büyük aşklarından bir çocukları oldu.
Yaşamının son demlerinde alkol alışkanlığı yüzünden siroz hastalığına yakalandı, tedavilerini ertelemek istedi fakat Tomris’in ısrarları üzerine hastaneye yattı, yapılacak bir şey kalmadığında ise evinde ölümünün geleceği günü bekledi.
..
1985 yılında bu dünyadan göçtü ve kendinden armağan şiirler bıraktı bizlere. Oğlu ardından şöyle söyledi: “Sevmek ve içmek, ikisini de sonuna kadar kullandı. Ama sevdiği için değil, içtiği için öldü.”
..
En güzel kısmını sona bırakmak istedim gelin hep birlikte bizi göğe yükselten bu şiiri hatırlayalım‼️
..
‘’Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım.
…
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım”
..
Annesinin yanında büyüdüğü için her ne kadar şanslı olsa da çocukluğundaki hüzünlü, bir yanı eksik kalmış halini şu sözleriyle daha iyi anlayacağız. “Hüzünlü bir çocuktum. Nedense hep ağlamaya hazır. Ağabeyim bana sataştıkça annem “Yapma oğlum” derdi ona, “O içli bir çocuk…”
Yıllar sonra çocukluğunu anlattığı şiirlerinden biri olan ‘’Vaiz Sokağı 70 Numara’’ sayesinde onu daha yakından tanıyoruz. Gelin hep birlikte şiire kulak verelim:
‘’…
Sokağımız Arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
Daha iyisi de olabilirdi ya,
Şükür buna da.‘’
Daha şimdiden yüreklerimize o sıcaklığı doldurdu değil mi?
..
Ailesinin müziğe karşı duyarlılığı ve tutumu sayesinde küçük yaşlarda şiirler yazmaya başlayan Turgut’un sanata olan düşkünlüğü belki de o yaşlarda sevgi, mutluluk, aşk ile dolu olan notalarda gizliydi. Yıllar sonra bu noktalara geleceğinden habersiz bir şeyler karaladığını düşünen şairimiz o günlerde Hayyam, Nedim, Yahya Kemal, Tevfik Fikret gibi önemli isimlerden etkilendiğini ve içgüdüsel olarak yazmaya başladığını söylüyor.
O sanki yalnızca şiir yazmak için doğmuş ve yaşamıştı. Yazdıkça kalemine güç kuvvet katmış olan Uyar, kendine özgü yazdıkları ile bugün her ‘Göğe Bakalım’ dediğimizde aklımıza gelen ilk isim olmayı başarmıştır.
Yazdıkları, yaşadıkları, hissettikleri ile şair olma yolunca ilerleyen Uyar, Yenigün dergisinde yayınlanan ilk şiiri ‘Yad’ ile sanat dünyasına gerçek bir adım atmayı başarmıştır. Edebiyatımızın bilindik simalarından Nurullah Ataç sayesinde şiir yarışmasın katıldı ve kazandı. Şiire tüm yönleri ile bakan ve kendi dünyasından onları bizlere sunan yazar Batı ve Divan şiirini kendine örnek almayı tercih etti. İkinci yeni akımın etkisine girse de o şiirlerinde hep anlaşılır ve açık oldu. Yaşadığı dönemin sınıf mücadelesi, birey-toplum ilişkileri gibi birçok konuyu şiirlerinde ele almayı ihmal etmedi. Şimdi sizlere Turgut Uyar’ın dönüm noktası olan şiirinden bahsetmek isterim desem eminim ki birçoğunuzun aklına gelir hangi şiir olduğu. Evet. “Göğe Bakma Durağı”
..
Tüm hüznünü ve duygusallığını isminden bile anlayabileceğimiz bu şiir şairin dönüm noktası olurken; şimdilerde ise her dinlediğimizde kafamızı tüm meşguliyetlerden kaldırıp gökyüzüne bakabildiğimiz bir şiir haline geldi. Duyarlılığı ile insanın iç dünyasını, yalnızlığını, aşkı paylaştığı bu şiirinde kullandığı yeni imgeler sayesinde modern bir yaklaşımı benimsedi.
..
Tomris Uyar aşkı ile de hafızalarımıza kazınan Turgut Uyar 18 yaşında bir öğrenci iken annesinin isteği üzerine komşularının kızı ile evlenir. Ona olan sevgisi ne kadardır bilinmez ama sevginin, aşkın, hüznün şairi olan Uyar’ın bu evlilikten 3 çocuğu oldu fakat evliliği uzun sürmedi. Eşinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a yerleşti. Ankara Sanatseverler Derneği’nde Tomris ile karşılaşmalarının ardından uzun süre mektuplaştılar. Tam da o dönemlerde şiirden uzaklaşan Uyar’ın yeniden ilham kaynağı oldu Tomris. Artık en güzel şiirleri ona yazıyor, bütün düşüncelerini onunla paylaşıyordu.Bir bozuk saattir yüreğim. Hep sende durur.” diyerek seslendiği şiirin ve aşkın kadını olan Tomris ile kısa bir süre sonra evlendiler. Ve bu büyük aşklarından bir çocukları oldu.
Yaşamının son demlerinde alkol alışkanlığı yüzünden siroz hastalığına yakalandı, tedavilerini ertelemek istedi fakat Tomris’in ısrarları üzerine hastaneye yattı, yapılacak bir şey kalmadığında ise evinde ölümünün geleceği günü bekledi.
..
1985 yılında bu dünyadan göçtü ve kendinden armağan şiirler bıraktı bizlere. Oğlu ardından şöyle söyledi: “Sevmek ve içmek, ikisini de sonuna kadar kullandı. Ama sevdiği için değil, içtiği için öldü.”
..
En güzel kısmını sona bırakmak istedim gelin hep birlikte bizi göğe yükselten bu şiiri hatırlayalım‼️
..
‘’Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım.
…
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım”
Hiç yorum yok