Cengiz Aytmatov
Bilindiği gibi Kırgız Edebiyatına mensup olan Aytmatov 1928 yılında Kırgızistan'da dünyaya geldi. Tarih severler bilirler, 1917 yılında büyük umutlarla yapılan Bolşevik Devrimi sonrası Stalin'in gazabı hem Rusya'yı hem de ona bağlı olarak Sovyetler Birliği içerisinde yaşam sürdüren Türki Cumhuriyetleri dehşete düşürmüştü. Onun faşist tavrı, George Orwell'ın "Tüm hayvanlar eşittir ama bazıları daha çok eşittir" tespitini doğrularken halkı sefalete sürüklüyordu. Çok geçmedi, bu gazap Aytmatov'un ailesini de sardı ve bir gün babası Sovyet askerleri tarafından kurşuna dizilerek infaz edildi. Babasını en son 9 yaşındayken gören Aytmatov, askerler tarafından tuğla ocaklarına götürüldüğü günden sonra onu görmemiş ve tam 56 yıl boyunca haber alamamıştı. Neden mi öldürüldü? Çünkü Türkçü fikirlere sahipti ve bu Stalin'in nazarında kabul edilemezdi. Konudan birazcık saparak Stalin'in bu "Büyük Temizlik" adı altında kurban edilen bir ismi daha anmak istiyorum. "Çırpınırdı Karadeniz" türküsünü dinlediniz mi hiç? O şiiri Ahmet Cevad yazmıştır ve kendisi Azerbaycan'ın milli şairidir fakat Sovyetler onun için cehennem ateşinden beter bir yurt olmuştur. Ne mi oldu? Tak! Son duyduğu ses buydu, infaz edildiğinde tarihler 1937 yılını gösteriyordu.
..
Cengiz Aytmatov tüm bu yaşananlara ve zor şartlara karşın doğayla iç içe bir şekilde büyüdü. Kolhoz tarlalarında uğraş verenler arasındaydı. Yetişti, okudu ve Veterinerlik Fakültesi'nden mezun oldu. Acı dolu hayatından mıdır, babasız kalışından mıdır yoksa içindeki engin pınarlardan akan yazma aşkına karşı koyamayışından mıdır bilinmez hararetli bir şekilde kalem tutmaya ve gördüklerini yazmaya başlar. Onun en büyük özelliğidir, Türk kültürünü, yaşamını, doğasını, efsanesini, Kırgız gelenek ve göreneklerini anlatarak kültürümüze ışık tutan yegane edebiyatçılardandır. İçinde bulunduğu yaşamı kağıtlara dökmüş, coğrafyasını kitaplarında resmetmiştir.Acıdan, ayrılıktan, kahramanlıktan, mutluluktan, doğadan ve aşktan bahseder o birbirinden güzel kurgulanmış kitaplarında. Hatta Komünist Fransız ozan Louis Aragon'a göre " Cemile en iyi aşk öyküsüdür" ..
1963 yılında yazdıkları fark edilmeye başlandı ve Lenin Ödülü'ne layık görüldü. Bu ödülü en genç yaşta alan kişi unvanını da cebine koyan Aytmatov kısa süre önce başladığı muhabirlik işine devam etti. Eserlerini Kırgızca ve Rusça yazıyordu fakat yüz elliyi aşkın dile çevrildiği için tüm dünya onu tanıyordu. Takvimler 1967 yılını gösterdiğinde bir ödül daha onunla buluştu: SSCB Yazarlar Birliği Yürütme Kurulu üyesi oldu. Ertesi yıl Sovyet Devlet Edebiyatı Ödülü'nü aldı. Son yıllarda politikaya merak salmıştı tıpkı bir önceki biyografimizde anlattığımız Ahmet Hamdi Tanpınar gibi. Fakat Aytmatov da tıpkı Tanpınar gibi edebi hayatına gölge düşürecek bir siyasi yaşam sürememiştir. Milletvekilliği ve büyükelçilik yapmıştır. Özüne ve halkına bağlı bir yaşam geçirdikten sonra bozkır hayatını usta bir şekilde anlatması onunla özdeşleşti fakat o buna karşı çıkarak şöyle dedi:
"Bozkırda doğmuş olan ben bile, bozkır hayatını, hiç bozkır görmemiş Hüseyin Nihâl Atsız kadar canlı anlatamazdım"Yeşilçam diyince aklınıza ilk hangi film geliyor? "Selvi Boylum Al Yazmalım" diyenleri duyar gibiyim. Bu romanın yazarı Cengiz Aytmatov'dur ve filminin çekileceği kararlaştırılınca Rusya'ya gitmiştir. Ağrıları acil tedavi gerektirir ve hızlıca Almanya'ya gönderilir, burada yapılan tetkikler şüpheye mahal vermiyordur ve Aytmatov'a böbrek yetmezliği tanısı konulur. Bu onun ölüme giden yola açılan kapısı, çok şey verdiği bu dünyaya elveda diyişi ve diğer alemde Türk büyüklerini görmek için ilk adımıydı. 2008 yılında ecel geldi ve Kırgızistan yasa boğuldu. Halk "kendisini" okuduğu kitapları yazan adamı kaybetmişti. O yıl Cengiz Aytmatov yılı ilan edildi. Türk dünyası büyük çınarını yitirdi, geriye her biri farklı güzellikte kitapları kaldı. Aydın bir kişiliğe sahipti, Türk dünyasını takip ediyor ve yorumluyordu. Bir gün ona ilgili konu sorulunca şu cevabı verdi: "Bu ülkeye demokrasinin gelmesinde en büyük rol oynayan Mustafa Kemal’i dünya tanıyor. Onun cesaretle ve kararlılıkla hizmet etmesiyle Türkiye’ye demokrasi gelip yerleşmiştir"
..
Bizi yazan, bizi anlatan, bizden olan Aytmatov'a bin selam olsun🙏🏼
..
Cengiz Aytmatov tüm bu yaşananlara ve zor şartlara karşın doğayla iç içe bir şekilde büyüdü. Kolhoz tarlalarında uğraş verenler arasındaydı. Yetişti, okudu ve Veterinerlik Fakültesi'nden mezun oldu. Acı dolu hayatından mıdır, babasız kalışından mıdır yoksa içindeki engin pınarlardan akan yazma aşkına karşı koyamayışından mıdır bilinmez hararetli bir şekilde kalem tutmaya ve gördüklerini yazmaya başlar. Onun en büyük özelliğidir, Türk kültürünü, yaşamını, doğasını, efsanesini, Kırgız gelenek ve göreneklerini anlatarak kültürümüze ışık tutan yegane edebiyatçılardandır. İçinde bulunduğu yaşamı kağıtlara dökmüş, coğrafyasını kitaplarında resmetmiştir.Acıdan, ayrılıktan, kahramanlıktan, mutluluktan, doğadan ve aşktan bahseder o birbirinden güzel kurgulanmış kitaplarında. Hatta Komünist Fransız ozan Louis Aragon'a göre " Cemile en iyi aşk öyküsüdür" ..
1963 yılında yazdıkları fark edilmeye başlandı ve Lenin Ödülü'ne layık görüldü. Bu ödülü en genç yaşta alan kişi unvanını da cebine koyan Aytmatov kısa süre önce başladığı muhabirlik işine devam etti. Eserlerini Kırgızca ve Rusça yazıyordu fakat yüz elliyi aşkın dile çevrildiği için tüm dünya onu tanıyordu. Takvimler 1967 yılını gösterdiğinde bir ödül daha onunla buluştu: SSCB Yazarlar Birliği Yürütme Kurulu üyesi oldu. Ertesi yıl Sovyet Devlet Edebiyatı Ödülü'nü aldı. Son yıllarda politikaya merak salmıştı tıpkı bir önceki biyografimizde anlattığımız Ahmet Hamdi Tanpınar gibi. Fakat Aytmatov da tıpkı Tanpınar gibi edebi hayatına gölge düşürecek bir siyasi yaşam sürememiştir. Milletvekilliği ve büyükelçilik yapmıştır. Özüne ve halkına bağlı bir yaşam geçirdikten sonra bozkır hayatını usta bir şekilde anlatması onunla özdeşleşti fakat o buna karşı çıkarak şöyle dedi:
"Bozkırda doğmuş olan ben bile, bozkır hayatını, hiç bozkır görmemiş Hüseyin Nihâl Atsız kadar canlı anlatamazdım"Yeşilçam diyince aklınıza ilk hangi film geliyor? "Selvi Boylum Al Yazmalım" diyenleri duyar gibiyim. Bu romanın yazarı Cengiz Aytmatov'dur ve filminin çekileceği kararlaştırılınca Rusya'ya gitmiştir. Ağrıları acil tedavi gerektirir ve hızlıca Almanya'ya gönderilir, burada yapılan tetkikler şüpheye mahal vermiyordur ve Aytmatov'a böbrek yetmezliği tanısı konulur. Bu onun ölüme giden yola açılan kapısı, çok şey verdiği bu dünyaya elveda diyişi ve diğer alemde Türk büyüklerini görmek için ilk adımıydı. 2008 yılında ecel geldi ve Kırgızistan yasa boğuldu. Halk "kendisini" okuduğu kitapları yazan adamı kaybetmişti. O yıl Cengiz Aytmatov yılı ilan edildi. Türk dünyası büyük çınarını yitirdi, geriye her biri farklı güzellikte kitapları kaldı. Aydın bir kişiliğe sahipti, Türk dünyasını takip ediyor ve yorumluyordu. Bir gün ona ilgili konu sorulunca şu cevabı verdi: "Bu ülkeye demokrasinin gelmesinde en büyük rol oynayan Mustafa Kemal’i dünya tanıyor. Onun cesaretle ve kararlılıkla hizmet etmesiyle Türkiye’ye demokrasi gelip yerleşmiştir"
..
Bizi yazan, bizi anlatan, bizden olan Aytmatov'a bin selam olsun🙏🏼
Hiç yorum yok