En Yeni Postlar

Ahmet Hamdi Tanpınar

Bugün sizler için edebiyatımızın mihenk taşlarından, cumhuriyetimizin kuruluş yıllarına doğrudan tanıklık etmiş münevverlerimizden olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ı inceledik. Lise sıralarında edebiyat derslerinde çok duyduk onun ismini fakat ne kadar anladık? Ne kadar tanıyabildik? Veya anlatmak istediği şeyleri ne kadar kavradık? Onun hayatına geçmeden önce ünlü siyaset bilimcisi Samuel Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması” adlı kitabında Türkiye için söylediklerini hatırlayalım. Türkiye’yi doğu ve batı arasında sıkışmış bir ülke olarak tanımlayarak, bir kültür birliği olmadığı eleştirisini yapar. Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki bu yeni-eski/doğu-batı çatışması ve bunun sonuçları Ahmet Hamdi Tanpınar kitaplarının esas öğesini oluşturmaktadır. Mevcut yaşamından geçmişe bir bakış atan Tanpınar gördüklerini bir ressam titizliği ile anlatırken, okuyucuya bu tarih ve edebiyat çeşnisi içinde mest olmak kalmaktadır👌🏼
..
Tarihler 1901 yılını gösteriyor. Balkanlar koca çınara elveda ederken Anadolu sefil bir halde her gün daha fazla karanlığa sürükleniyor. Tanpınar’ın doğup yetiştiği ortamın kötü tarafı bu olsa da iyi yanları da vardı. Bunlar arasında şüphesiz kalifiye, işinin ustası ve yaratıcı insanların birçoğunun bu yıllarda yaşamış olmasıdır. Bunu şöyle bir örnekle pekiştirelim, Ahmet Hamdi’nin hocaları arasında Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Fuat Köprülü ve Cenap Şahabettin gibi Türk Edebiyatı ve Türk Tarihine ivme kazandıran isimler vardır. Yahya Kemal ona Anadolu milliyetçiliğini miras bırakmıştır, hayatı boyunca en çok etkilendiği isimlerden birisi olmuş bunu da Beş Şehir adlı eserinde buram buram okuyucuya hissettirmiştir👌🏼
..
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptı. Karış karış gezdiği topraklar ona fikir olarak geri döndü ve iç dünyasındaki harmanlamalar ile bizlere kitap olarak sunuldu. Mecburiyetten doğan gezileri kalemini harekete geçirmiş olacak ki şiirler yazmaya çeviriler yapmaya başladı.Türk modernizminin temel taşlarından olan “Huzur”u yazabilecek kadar yetkinliğe ulaşacağını düşünüyor muydu bilinmez ama Mümtaz ve Nuran’ın aşkı yıllardır edebiyat camiasının önde gelen karakterleri olmayı başardılar. İkilemleri işlemeye yoğun bir şekilde devam ettiği bu kitabında bahsettiğimiz doğu-batı çatışması onun fikir adamlığı hüviyetini açıkça ortaya koymuştur. Toplumsal sorunlar ve bireylerin iç bunalımı da ustaca kitaba yerleştirilmiştir. Okuyucu da derin etkiler bırakmayı bilen, olaylara bütüncül bakıp eleştiriler getiren ve en mühimi tarihsel perspektifi ihmal etmeyen bir sanat adamı olmayı başarmıştır. Dizeleri de akıllara kazınmış, yetmemiş ölümünden sonra mezar taşına da işlenmiştir: “Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında”
..
Hayatı hep liselerde öğretmenlik yaparak geçmemiş özellikle belli bir dönemden sonra oldukça hareketlenmiştir. 1939 yılında Hasan Ali Yücel’in isteğiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlüğüne getirilen Tanpınar, siyasi yaşama da adım atmış ve 1942 yılında Maraş milletvekili olarak meclise girmiştir. Fakat onun siyasi yaşamı edebi yaşamı kadar parlak olmamıştır. Yahya Kemal’den etkilendi demiştik, sahi başka kim sirayet etti bu büyük kalemin dünyasına? Goethe “hiçbir dahi kendi yağında kavrulmaz” dememiş miydi? Tabii ki öyleydi, sembolizme merak salan Tanpınar’a kim örnek olabilirdi ki Türk Edebiyatında? Doğru cevap, şüphesiz Ahmet Haşim. Fransız sembolizmini irdeleyen ve rüya kavramına eserlerinde sık sık yer veren Tanpınar’ın o ilk eserlerindeki yalnızlık, mutsuzluk ve arayış temasının da Ahmet Haşim’den miras kaldığı söylenir. Neden mi? Çünkü her ikisi de küçük yaşta annesini kaybetmiştir.Aldığı burslarla Avrupa’yı gezen Tanpınar, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’da bıraktığı tabloyu gözleriyle görmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nda da yurdunun halini bilen Tanpınar ruhen ve fikren yoğurulmuştur. Milli kültüre karşı bu denli koruyucu olmasının esas sebebi belki de yok oluşlara ettiği tanıklıklardır. Üzücüdür, yeteneğinin ve yetkinliğinin değeri o öldükten sonra anlaşılmıştır. Bizim genel karakterimiz değil midir bu? Bir türlü son veremiyoruz. Yaşarken değersiz gördüğümüzü öldüğünde göğe çıkarıyoruz. Henüz yeni, Halil İnalcık ve Fuat Sezgin ölmeden kim kaç kitabını okumuştu? Fakat vefatlarının ertesi günü kitapları çok satanlar listesindeydi. 1962 yılında yaşama gözlerini yuman Tanpınar sizce 2019 yılında bir kitapçıya girdiğinde “Çok Satan Türk Klasikleri” bölümünde kitabını göreceğini düşünüyor muydu? Atatürk’ün Türkiyesi’nde yetişen Tanpınar milli edebiyatın nüvelerinden birisiydi. Kalemi dert görmesin demeyi isterdik fakat elimizden ruhu şad olsun demek geliyor‼️
..
“Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.”

Hiç yorum yok