Adile Naşit
Elma yanakları,kısa boyu ile tanıdığımız ekranların gülen yüzü Adile annemiz acılarımızın üzerinden gülüşleri ile geçerken onun yaşadıklarını, hissettiklerini hep göz ardı ettik değil mi?
Şimdi gelin evlerimizin neşesi, şen kahkaların sahibi Adile Naşit’in hayat yolculuğuna hep birlikte çıkalım.
Asıl adı Adele Özcan olan Adile Naşit, tiyatro oyuncusu bir anne ve komedyen bir babanın çocuğu olarak sanat dolu bir ailede doğup büyümüştür. Zamanın getireceklerinden habersiz huzurlu ailede yaşamını sürdüren Adile Naşit,14 yaşında babasını kaybederek buruk bir hayata ilk adımını atmıştır. Okul serüveni de burada sona ererken bugünlere geleceğini bilmeden ilk tiyatro deneyimini yaşamış, babasının yerine sahnelerin yeni gülen yüzü olmuştur. Enerjisi, gülen yüzü, sahnedeki dik duruşu ile daha o günlerde bile birçoğumuza ders veren Adile Naşit belki de acılara böyle cevap vermeyi o günlerde kafasına koymuştu. Oyunculuğu ile gönüllerde taht kurmasının yanı sıra utangaçlığı, mütevazı oluşu da profesyonellik yolunda ilerlemesine neden olmuş daha 18 yaşında ilk turnelere katılmaya başlamıştır. Tiyatro sahnelerinde ki başarılı oyunculuğu onun sinemaya adım atmasını kolaylaştırmış böylece ‘’Yara’’ filmi ile daha o günden birçok izleyiciyi ekranlara kilitlemeyi başarmıştır. Kendine has kahkahaları, karakterine olan bağlılığı ve içtenliği ile bugün bizlerin bile hala unutamadığı ‘’Lüküs Hayat’’ filmi ise hayatının dönüm noktası olmuştur. Daha şimdiden onun kahkalarını duymaya başladığınızı, kulaklarınızın çınladığını hisseder gibiyim. 🤗 Yalnız yaşantısına bir son vermek, yaşamın her rengini paylaşabilmek adına 1950 de kendisi gibi oyuncu olan Ziya Keskiner ile evlendi. İlk ve tek çocukları olan Ahmet’in de aralarına katılması ile mutluluklarına mutluluk ekleyen çekirdek bir aile olmuşlardı. Mutluluklarının üzerine ilk gölge Ahmet ikinci sınıfta iken kalbinin doğuştan delik olduğunu öğrenmeleri ile başladı.Yıllarca okula gidemeyen küçük Ahmet’in ameliyat olması gerekiyordu fakat o yıllarda ne Adile’nin ne de eşinin gücü masrafları karşılamaya yetiyordu. Tüm sanat camiası ayağa kalktı ve o para toplandı, Ahmet yeni bir gelecek umudu ile ameliyata gönderildi. Ameliyatının çok iyi geçtiği söylense de beklenmedik bir şekilde komaya giren Ahmet tam da annesinin doğum gününden bir gün önce yaşam mücadelesine yenik düştü. Oğlunun ölüm haberini İzmir’de bir oyun öncesinde alan Adile Naşit aldığı bu haberle yıkılmasına rağmen acısını gülüşlerinin ardına saklayıp, en güzel maskesi olan kahkahasını taktı ve o sahneye çıktı. Tüm o kahkahaların ardında ki acıları şimdi daha anlasak da Adile Naşit bir karar vermişti asla bir daha uçağa binmeyecek ve doğum gününü kutlamayacaktı. Omuzlarındaki bu acı veren yük ile yeni bir hayat onu bekliyordu. Kendisini tiyatroya, sinemaya adamayı tercih eden Adile Naşit, kimlerin acılarına su serpti, kimleri gülmekten ağlayacak hale getirdi bilinmez fakat çocuklara olan bağlılığı ile yarasını hep kanatmaya devam etti ve bu acının ona hissettirdikleri ile mutlu oldu. Tiyatro, sinema derken o artık müzikallerinde aranan yüzü olmuştu. Özellikle 1970’den sonra filmlerde daha çok görmeye başladığımız Adile teyzemiz 1976 ‘da ‘’İşte Hayat’’ ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü aldı. Rıfat Ilgaz’ın ünlü eseri Hababam Sınıfı’nın okul zili ile merdivenlerden koşarak inen Hafize anası olarak Türk halkının evlerine şenlik oldu. Münir Özkul ile başrollerini paylaştığı filmdeki anne karakteri sayesinde daha da ünlenerek doya doya yaşayamadığı anneliğin yarasını bir kez daha sızlattı. Yaşattığı bu karakter sayesinde 1985 yılında ‘’Yılın Annesi’’ seçildi.Onun kaderine sevdiklerinin ölümüne şahit olmak yazılmıştı. Çok sevdiği eşi Ziya Keskiner’i de kaybetti. Sevdikleri ile verdiği savaştan mağlup çıkan Adile Naşit bağırsak kanseri oldu ve 1987 yılında ardında binlerce şen kahkahayı, umudu her şeyden önemlisi sevgiyi bırakarak aramızdan ayrıldı. Onunla aynı dönemde yaşamasak bile bugün onun kahkahaları ile içimiz ısındı. Samimiyeti sayesinde tebessümlerimizin kaynağı oldu. Tüm yaşadıklarına rağmen kanayan yarasına her pansumanı kendi kahkahaları ile yaptı. Her zaman bizden biri olduğu, hayatın ondan aldıklarına rağmen bize en güzel dersi gülüşleri ile verdiği için teşekkürler koca yürekli anne…
Şimdi gelin evlerimizin neşesi, şen kahkaların sahibi Adile Naşit’in hayat yolculuğuna hep birlikte çıkalım.
Asıl adı Adele Özcan olan Adile Naşit, tiyatro oyuncusu bir anne ve komedyen bir babanın çocuğu olarak sanat dolu bir ailede doğup büyümüştür. Zamanın getireceklerinden habersiz huzurlu ailede yaşamını sürdüren Adile Naşit,14 yaşında babasını kaybederek buruk bir hayata ilk adımını atmıştır. Okul serüveni de burada sona ererken bugünlere geleceğini bilmeden ilk tiyatro deneyimini yaşamış, babasının yerine sahnelerin yeni gülen yüzü olmuştur. Enerjisi, gülen yüzü, sahnedeki dik duruşu ile daha o günlerde bile birçoğumuza ders veren Adile Naşit belki de acılara böyle cevap vermeyi o günlerde kafasına koymuştu. Oyunculuğu ile gönüllerde taht kurmasının yanı sıra utangaçlığı, mütevazı oluşu da profesyonellik yolunda ilerlemesine neden olmuş daha 18 yaşında ilk turnelere katılmaya başlamıştır. Tiyatro sahnelerinde ki başarılı oyunculuğu onun sinemaya adım atmasını kolaylaştırmış böylece ‘’Yara’’ filmi ile daha o günden birçok izleyiciyi ekranlara kilitlemeyi başarmıştır. Kendine has kahkahaları, karakterine olan bağlılığı ve içtenliği ile bugün bizlerin bile hala unutamadığı ‘’Lüküs Hayat’’ filmi ise hayatının dönüm noktası olmuştur. Daha şimdiden onun kahkalarını duymaya başladığınızı, kulaklarınızın çınladığını hisseder gibiyim. 🤗 Yalnız yaşantısına bir son vermek, yaşamın her rengini paylaşabilmek adına 1950 de kendisi gibi oyuncu olan Ziya Keskiner ile evlendi. İlk ve tek çocukları olan Ahmet’in de aralarına katılması ile mutluluklarına mutluluk ekleyen çekirdek bir aile olmuşlardı. Mutluluklarının üzerine ilk gölge Ahmet ikinci sınıfta iken kalbinin doğuştan delik olduğunu öğrenmeleri ile başladı.Yıllarca okula gidemeyen küçük Ahmet’in ameliyat olması gerekiyordu fakat o yıllarda ne Adile’nin ne de eşinin gücü masrafları karşılamaya yetiyordu. Tüm sanat camiası ayağa kalktı ve o para toplandı, Ahmet yeni bir gelecek umudu ile ameliyata gönderildi. Ameliyatının çok iyi geçtiği söylense de beklenmedik bir şekilde komaya giren Ahmet tam da annesinin doğum gününden bir gün önce yaşam mücadelesine yenik düştü. Oğlunun ölüm haberini İzmir’de bir oyun öncesinde alan Adile Naşit aldığı bu haberle yıkılmasına rağmen acısını gülüşlerinin ardına saklayıp, en güzel maskesi olan kahkahasını taktı ve o sahneye çıktı. Tüm o kahkahaların ardında ki acıları şimdi daha anlasak da Adile Naşit bir karar vermişti asla bir daha uçağa binmeyecek ve doğum gününü kutlamayacaktı. Omuzlarındaki bu acı veren yük ile yeni bir hayat onu bekliyordu. Kendisini tiyatroya, sinemaya adamayı tercih eden Adile Naşit, kimlerin acılarına su serpti, kimleri gülmekten ağlayacak hale getirdi bilinmez fakat çocuklara olan bağlılığı ile yarasını hep kanatmaya devam etti ve bu acının ona hissettirdikleri ile mutlu oldu. Tiyatro, sinema derken o artık müzikallerinde aranan yüzü olmuştu. Özellikle 1970’den sonra filmlerde daha çok görmeye başladığımız Adile teyzemiz 1976 ‘da ‘’İşte Hayat’’ ile Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü aldı. Rıfat Ilgaz’ın ünlü eseri Hababam Sınıfı’nın okul zili ile merdivenlerden koşarak inen Hafize anası olarak Türk halkının evlerine şenlik oldu. Münir Özkul ile başrollerini paylaştığı filmdeki anne karakteri sayesinde daha da ünlenerek doya doya yaşayamadığı anneliğin yarasını bir kez daha sızlattı. Yaşattığı bu karakter sayesinde 1985 yılında ‘’Yılın Annesi’’ seçildi.Onun kaderine sevdiklerinin ölümüne şahit olmak yazılmıştı. Çok sevdiği eşi Ziya Keskiner’i de kaybetti. Sevdikleri ile verdiği savaştan mağlup çıkan Adile Naşit bağırsak kanseri oldu ve 1987 yılında ardında binlerce şen kahkahayı, umudu her şeyden önemlisi sevgiyi bırakarak aramızdan ayrıldı. Onunla aynı dönemde yaşamasak bile bugün onun kahkahaları ile içimiz ısındı. Samimiyeti sayesinde tebessümlerimizin kaynağı oldu. Tüm yaşadıklarına rağmen kanayan yarasına her pansumanı kendi kahkahaları ile yaptı. Her zaman bizden biri olduğu, hayatın ondan aldıklarına rağmen bize en güzel dersi gülüşleri ile verdiği için teşekkürler koca yürekli anne…
Hiç yorum yok