Türkan Saylan
“Dinleyebilme; başkalarını anlayabilmek ve kalpleri kazanmak hususunda en kudretli anahtardır.”
..
Binlerce kalbe ışık veren Türkan Saylan 13 Aralık 1935’te İstanbul’da doğmuştur. İdealist Cumhuriyetçi bir kadın olarak büyüyen Saylan’ın babası Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey, annesi ise evlendikten sonra Müslüman olup Leyla adını alan aslen İsviçreli olan Lili Mana Raimandır. Saylan beş çocuklu bu ailenin en büyük çocuğudur. Ortaokul ve liseyi Kandilli Kız Lisesi’nde okuduktan sonra hayalinin mesleği olan tıbbiyeyi 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde bitirmiştir. Zamanın hiçbir şafağını kaçırmak istemeyen Saylan Dermatoloji Anabilim Dalında Başasistanlığa başlayıp İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de yüksek eğitim görüp Fransa ve İngiltere’de çalışmalar yaparak 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. Yaptığı tüm işleri ülkesine sorumluluk bilen Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı olan Saylan 10 kişilik bir ekiple Anadolu’nun her köşesine ulaşmaya çalışarak köy köy gezip Türkiye’deki cüzzam(lepra) hastalığının kontrol altına alınmasını sağlayarak tedavisinin mümkün olduğunu kanıtlayan tek kişi olmuştur. Saylan, bizlere çok uzak duran kişilerle dahi, ortak bir nokta bulup gönüllerine dokunarak iletişim kurmanın her zaman mümkün olduğunu ve sıcak bir iletişimin mucizeler yarattığına inanmıştır. İşte bu nedenle ilerlediği bu yolda 1976 yılında Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfını kurmuştur. Yaptığı çalışmalar öyle bir yankı uyandırmıştır ki Hindistan’da Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görülmüştür. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Radikal İslamcılara karşı ve Türkiye’deki kadın konumunu değiştirmek için 1988 yılında “Atatürk İlke ve Devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla, çağdaş insan ve topluma ulaşmak” amacıyla kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin genel başkanlığını yürütmüştür. Hayatı boyunca sağlık ve çağdaş eğitim alanındaki hizmetlerine devam eden o kızıl saçlı kadın “ İçimizdeki bu olumsuz duyguları yenebilir, çocuklarımızı birazcık savaş karşıtı ve eşitliğe inanmış olarak yetiştirebilir miyiz acaba? Yoksa bu acımasız rekabet dünyasında ayakta kalabilmeleri için acımasız olmalarını mı öğütleyeceğiz hâlâ? Oysa dünyada herkese yer var, paylaşmasını bilirsek ve yetinebilirsek barış içinde yaşayabiliriz!" diyerek birçok hastasına ve öğrencilerine umut olmuştur. Hak aramayı yaşam felsefesi haline getiren Saylan bir şeyleri değiştirmek umuduyla 2001 yılında bir zamanlar karşı çıktığı kurum olan YÖK’te üst kurul üyesi olarak görev almıştır. Kardelen projesiyle toplumsal bilinci arttırıp okutulmayan kız çocuklarının sesi olmuş, 70 bin kız çocuğunun hayatına dokunarak meslek sahibi olmalarını sağlamıştır. Yıllarca hastalıklara, koruduğu kız çocuklarına, haksızlıklara karşı verdiği mücadele dolu yaşamının son 17 yılında yakasına yapışan kanser hastalığına yenik düşerek 18 Mayıs 2009’da vefat etmiştir. Çiçekli penceresinde ardından kendisine minnet eden binlerce hasta ve öğrenci bıraktı. Ayşe Kulin, Saylan’ın hayatını ve yaptıklarını anlatan “ Tek ve Tek Başına: Türkan “ adlı romanı yazıp Saylan’ın vasiyetini yerine getirmiştir. O kızıl saçlı kadın hayatı boyunca yaptıklarımdan memnunum ama yapacaklarım hep peşimden gelmiştir daha fazlasını yapabilirdim diyerek Türk halkı için umudun, ışığın peşinde bir ömür geçirmiştir. Zaten yaptıkları onun hem Türkiye’ye hem de kendisine armağanıdır. Yaşadım, iyi yaşadım demesi işte bu yüzdendir.
Yiğit bir eğitim savaşçısı olan Türkan Saylan gibi bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç olan çocuklarımıza umarım ki bir gün hepimizin ulaşması dileğiyle…
..
Binlerce kalbe ışık veren Türkan Saylan 13 Aralık 1935’te İstanbul’da doğmuştur. İdealist Cumhuriyetçi bir kadın olarak büyüyen Saylan’ın babası Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey, annesi ise evlendikten sonra Müslüman olup Leyla adını alan aslen İsviçreli olan Lili Mana Raimandır. Saylan beş çocuklu bu ailenin en büyük çocuğudur. Ortaokul ve liseyi Kandilli Kız Lisesi’nde okuduktan sonra hayalinin mesleği olan tıbbiyeyi 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde bitirmiştir. Zamanın hiçbir şafağını kaçırmak istemeyen Saylan Dermatoloji Anabilim Dalında Başasistanlığa başlayıp İngiliz Kültür Heyeti’nin bursuyla İngiltere’de yüksek eğitim görüp Fransa ve İngiltere’de çalışmalar yaparak 1972’de doçent, 1977’de profesör olmuştur. Yaptığı tüm işleri ülkesine sorumluluk bilen Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı olan Saylan 10 kişilik bir ekiple Anadolu’nun her köşesine ulaşmaya çalışarak köy köy gezip Türkiye’deki cüzzam(lepra) hastalığının kontrol altına alınmasını sağlayarak tedavisinin mümkün olduğunu kanıtlayan tek kişi olmuştur. Saylan, bizlere çok uzak duran kişilerle dahi, ortak bir nokta bulup gönüllerine dokunarak iletişim kurmanın her zaman mümkün olduğunu ve sıcak bir iletişimin mucizeler yarattığına inanmıştır. İşte bu nedenle ilerlediği bu yolda 1976 yılında Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfını kurmuştur. Yaptığı çalışmalar öyle bir yankı uyandırmıştır ki Hindistan’da Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görülmüştür. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Radikal İslamcılara karşı ve Türkiye’deki kadın konumunu değiştirmek için 1988 yılında “Atatürk İlke ve Devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla, çağdaş insan ve topluma ulaşmak” amacıyla kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin genel başkanlığını yürütmüştür. Hayatı boyunca sağlık ve çağdaş eğitim alanındaki hizmetlerine devam eden o kızıl saçlı kadın “ İçimizdeki bu olumsuz duyguları yenebilir, çocuklarımızı birazcık savaş karşıtı ve eşitliğe inanmış olarak yetiştirebilir miyiz acaba? Yoksa bu acımasız rekabet dünyasında ayakta kalabilmeleri için acımasız olmalarını mı öğütleyeceğiz hâlâ? Oysa dünyada herkese yer var, paylaşmasını bilirsek ve yetinebilirsek barış içinde yaşayabiliriz!" diyerek birçok hastasına ve öğrencilerine umut olmuştur. Hak aramayı yaşam felsefesi haline getiren Saylan bir şeyleri değiştirmek umuduyla 2001 yılında bir zamanlar karşı çıktığı kurum olan YÖK’te üst kurul üyesi olarak görev almıştır. Kardelen projesiyle toplumsal bilinci arttırıp okutulmayan kız çocuklarının sesi olmuş, 70 bin kız çocuğunun hayatına dokunarak meslek sahibi olmalarını sağlamıştır. Yıllarca hastalıklara, koruduğu kız çocuklarına, haksızlıklara karşı verdiği mücadele dolu yaşamının son 17 yılında yakasına yapışan kanser hastalığına yenik düşerek 18 Mayıs 2009’da vefat etmiştir. Çiçekli penceresinde ardından kendisine minnet eden binlerce hasta ve öğrenci bıraktı. Ayşe Kulin, Saylan’ın hayatını ve yaptıklarını anlatan “ Tek ve Tek Başına: Türkan “ adlı romanı yazıp Saylan’ın vasiyetini yerine getirmiştir. O kızıl saçlı kadın hayatı boyunca yaptıklarımdan memnunum ama yapacaklarım hep peşimden gelmiştir daha fazlasını yapabilirdim diyerek Türk halkı için umudun, ışığın peşinde bir ömür geçirmiştir. Zaten yaptıkları onun hem Türkiye’ye hem de kendisine armağanıdır. Yaşadım, iyi yaşadım demesi işte bu yüzdendir.
Yiğit bir eğitim savaşçısı olan Türkan Saylan gibi bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç olan çocuklarımıza umarım ki bir gün hepimizin ulaşması dileğiyle…
Hiç yorum yok