En Yeni Postlar

II. Bayezid

Bu sefer bir Osmanlı padişahını inceledik fakat merak etmeyin akla ilk gelenleri yani savaşı, taht kavgasını veya klasik tarih kitaplarını süsleyen genelgeçer bilgileri yazmayacağız. Olaya biraz farklı yaklaşıp II. Bayezid’i önemli insanlarla yaşadığı diyaloglar ile ele alacağız. Ve size soracağız: Osmanlı padişahına hiç bu açıdan bakmış mıydınız?

Bildiğiniz gibi Mustafa Kemal Atatürk tarih okumayı ve tarihle ilgilenmeyi çok severdi. Onun temel bir fikri vardı: Tarihimiz yalnızca savaşlar tarihi olarak değil bilimsel, kültürel ve sosyal tarih olarak da yazılmalıydı. Batılıların barbar olarak nitelendirdiği Türkler yalnızca savaşmıyordu yeri geldiğinde sanatla da uğraşıyor bilim ile de meşgul oluyorlardı. Hoş, bugün yazacaklarımız bunları ne kadar karşılıyor bilinmez fakat tarihimize farklı bir açıdan bakmak faydalı olacak ve ufkumuzu açacaktır. En azından daha ilgi çekici olacaktır👌🏼
..
Fatih Sultan Mehmet ve Yavuz Sultan Selim gibi Osmanlı hanedanının en önemli padişahları arasında hüküm sürmüş olan II. Bayezid tahta geçince gerek doğuda gerek batıda çeşitli savaşlar vermiştir. Fakat onun sultanlık yaptığı 1481-1512 yılları arası dünya savaştan ziyade daha başka gelişmelere tanıklık ediyordu. Bunlardan birisi 14. yüzyılda başlayıp 15 ve 16. yüzyıllarda en parlak dönemini yaşayan Rönesans hareketi diğeri ise yeni dünyaların keşfedilmesine neden olan Coğrafi Keşifler’di. İkisi de Avrupa merkezli olan bu hareketlerden her biri için birer isim söylemenizi istersem kimi söylerdiniz? Büyük çoğunluk muhtemelen Rönesans için Leonardo da Vinci, Coğrafi Keşifler için Kristof Kolomb diyecektir. Size her ikisi de Osmanlı padişahı ile çeşitli diyaloglara girdi desem şaşırır mıydınız?🤷🏼‍♂️
..
Şaşırmayın çünkü gerçek. Konuyu biraz abartarak şöyle söyleyebiliriz ki eğer II. Bayezid birazcık ileri görüşlü olsaymış şu an Amerika’da Türkçe konuşuluyor olabilir veya İstanbul’un çeşitli noktalarında Leonardo da Vinci’nin mimari yapılarını turistlere pazarlıyor olabilirmişiz. Nasıl mı? Leonardo’dan başlayalım.Armadillo da sıkça ismini andığımız dehalardan birisi olan Leonardo bildiğimiz gibi büyük bir mimar ve mühendisti. O sıralarda ise II. Bayezid Haliç’e bir köprü yaptırıp techizat, eşya ve insan geçişini kolaylaştırmak istiyor ve adamlarına bunun buyruğunu vererek oldukça titiz çalışacak iyi bir mühendisin bulunmasını istiyordu. Bu arama tarama faaliyetleri ve dönemin en güçlü devleti Osmanlı’ya hizmet etme şansı çılgın mühendis Leonardo’nun da kulağına gitti ve vakit kaybetmeden kalemi kağıdı çıkarıp padişaha bir mektup yazdı:
..
“Ben kulunuz, efendimizin Galata’dan İstanbul’a bir köprü kurdurmak için teşebbüse geçtiklerini işittim. Lakin bu işe ehil bir kimse bulamadıklarını öğrendim. Bu işten anlayan kulunuz, arzularınızı gerçekleştirebilir. Köprü yüksek bir kemer üzerine kurulacaktır. Fakat bu kadar yüksek kemerli bir köprü üzerinden kimsenin geçmek cesaretini gösteremeyeceğini düşündüğüm için kenarlarını tahta parmaklıklarla örteceğim. Kemeri o kadar yüksek tasarlamamın sebebi, altından yelkenlilerin rahatça geçebilmeleri içindir. Efendimiz Hazretleri irade buyururlarsa, Anadolu sahiline kadar uzayacak, gerektiğinde açılır kapanır bir köprü dahi inşa edebilirim. Burada su daima hareket halinde olduğundan kenarların aşınmaması için bir çare düşündüm. Bununla su akıntısı dirsek ve kenarlara zarar vermeyecektir. İnşallah sultan hazretleri, bu aciz kulunun sözlerine inancını bağışlar da onu her zaman hizmetlerinde görmeyi arzular ve cevap vermek lütuflarını esirgemezler.”
..
Günümüzde Topkapı’da sergilenen bu mektuba olumlu veya olumsuz bir cevap verildi mi bilmiyoruz fakat bildiğimiz iki şey var. Bunlardan birisi yıllar sonra o mektup Türkçeye çevrilirken “kafirden gelen mektup” olarak üzerine not düşüldüğü, diğeri ise Haliç’e köprünün ancak 1863 yılında yapıldığı ve o tarihe kadar insanların kayıkla gidip gelmeye devam ettiğidir🤦🏻‍♂️Ve Kristof Kolomb! Amerika’yı İspanya finansörlüğünde keşfeden İtalyan kaşif. Uzak ülkelere deniz yolculuğu ile gitmek isteyen Kolomb kendisine sponsorluk yapacak insanlar arıyordu. Bu nedenle çeşitli ülkeleri gezmiş, kralların huzuruna çıkmış ve yana yakıla yardım istemişti. 1484 yılında Portekiz Kralı’na gidip gemi istediğinde reddedilmişti. Kolomb da kendi paramı kendim kazanırım diyerek ticarete atıldı. Emellerini devam ettiren Kolomb Osmanlı sarayını ziyaret etmek istedi. Belki de aradığı fırsat oradaydı?
..
II. Bayezid’in karşısına çıktığında derdini uzun uzun anlattı fakat Sultan karşısındakinin hayalperest bir denizci olduğunu düşünmüş olacak ki isteğini geri çevirerek onu dışarı yolladı. Kolomb’a istediğini İspanya verecekti ve o büyük keşiflerini bu devletin finansörlüğü altında gerçekleştirerek Avrupa’ya altın akışını sağlayacaktı. Coğrafi Keşifler’in Avrupa’yı nasıl şaha kaldırdığını ve yıllardır gerisinde oldukları Doğu toplumlarına karşı tekrar üstünlüğü ele aldıklarını da belirtelim. Bayezid isteği kabul etseymiş Stefan Zweig belki onu “İnsanın Yıldızının Parladığı Anlar” kitabında onu anarmış🙄
.. 
Hep Avrupalılar ile mi diyaloglar kuruldu sanıyorsunuz? Evliya Çelebi’nin anlattıklarına göre II. Bayezid bir gün Galata’da balık tutarken biraz dinlenmek için gezintiye çıkmış. Bu sırada son derece bakımlı, güllerle süslenmiş, özenli ve temiz bir bahçe görerek içerisine girmiş. Bu bahçenin içinde küçük ve eski bir ev varmış. Adamlarına hemen bu muazzam bahçenin sahibiyle tanışmak istediğini söylemiş. Bu tertip ve düzeninden ötürü ona ödül vermek istemiş. Evin sahibi ise adını yetiştirdiği güllerden alan Bektaşi şeyhi Gül Baba’dan başkası değildir(Gül Baba ayrıca Kanuni’yi oldukça etkileyen ve onunla Avrupa seferlerine giden bir Bektaşi babasıdır). Sultanın karşısına çıkan Gül Baba’ya “dile benden ne dilersen” diye sorulunca Gül Baba’da sarı ve kırmızı olmak üzere iki adet gül vererek “buraya bir hastane ve okul yapmanızı istiyorum” demiş. İşte Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi askerleri yetiştiren Galata Sarayı Ocağı böyle kuruldu. Günümüzde ise Galatasaray Lisesi’ne evrilerek hala varlığını korumaktadır. Ne tarih ama‼️Aslında sözü daha fazla uzatmak istemiyoruz. Tarihimiz yalnızca savaşlardan ve madde madde yazılan sonuçlardan ibaret değil. Doğru pencereden baktığınız takdirde aksine oldukça ilgi çekici ve zevkli. Okurken insan düşünmeden edemiyor bu tekliflere “evet” cevabı verilse tarih nasıl seyrederdi diye! Fakat geçmişe dönüp değiştirmemiz mümkün olmadığından ders alıp böyle “hataların” tekerrür etmemesi için çaba göstermeliyiz. Daha çok okuyup daha donanımlı olmalıyız. Yine de “Tekerrür eder mi?” diye düşünürseniz İstiklal Şairi Mehmet Akif’in dizeleriyle cevap verip yazıya son vermek istiyoruz.
..
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?

Hiç yorum yok