Adolf Hitler 2
Selam sevgili Armadillo, bugün uzun zaman önce duyurduğumuz Hitler biyografisinin ikincisini sizlerle buluşturacağız. İlk yazımızda genel bir Hitler panoraması çizmiştik. Bu kez ise Hitler’in bir siyasi figür olarak ortaya nasıl çıktığını anlatacağız. Kemerlerinizi takın, Almanya’ya uçuyoruz. Birinci Dünya Savaşı sonrası bitap düşmüş Almanya’ya…
..
Savaştan yenik çıkan Alman generaller ülkenin içine düştüğü rezil halden oldukça utanç duyuyor ve yapılması gereken şeyleri düşünüyorlardı. Çünkü onlara göre savaşta değil masada kaybetmişlerdi. Ne yapılacağını düşünenler arasında tarihin unuttuğu bir isim vardı: Dietrich Eckart. Tarih onu unutmuştu fakat yarattığı canavarı mıh gibi aklında tutuyordu: Adolf Hitler‼️
..
Alman aydınları ikiye bölünmüştü. Bir yanda radikal milliyetçiler yer alırken diğer yanda Bolşevik Devrimi ile iyice palazlanan komünistler vardı. Radikaller Güney Almanya’da konuşlanmıştı ve Münih’in birahanelerinde toplanıyorlardı. Bu Almanlar arasında savaş kahramanı olarak askerler tarafından büyük saygı gören Hermann Göring de vardı. Oldukça kültürlü bir şair olan Eckart ve birinci sınıf şeref madalyası sahibi Göring Alman İşçi Partisi’ni kurarak harekete geçmeye karar verdiler. Eckart varlıklı birisiydi ve bağlantıları sağlamdı. Ökültist bir örgüt olan Thule Cemiyeti ile arası iyiydi. Çünkü aynı fikirlere sahiptiler: Antisemitizm, antikomünizm ve beyaz ırkın üstünlüğü! Onlara göre Aryan ırk yanlış evlilikler ve üremeler sonucu kirletiliyordu ve buna müdahale edilmeliydi. Fakat Eckart aradığı kişiyi bulamıyordu. Alman halkına bir nefes verecek lider arayışındaydı ve onu tek bir kelime ile tanımlıyordu: Mesih‼️Eckart fırsat üretemeyince fırsat Eckart’ın ayağına gelmişti.
Tarih 12 Eylül 1919, Sterneckerbrau Birahanesi.
Alman İşçi Partisi’nin alışılagelmiş toplantılarından birisi yapılıyordu. Fakat bu sefer Alman ordusu içeriye bir ajan sızdırmıştı. Gelişmekte olan bu hareketten haberdar olmak istiyor ve tohumları atılmış fikirlerin yeşermeden başını ezmeyi düşünüyordu. Ajan olarak gönderilen kişi Birinci Dünya Savaşı’ndan gazi olarak çıkmış ve birçok nişan ve ödüle layık görülmüş bir askerdi. İsmini mi merak ediyorsunuz? Tanıdığınız birisi. Ajan Adolf Hitler’den başkası değildi.
..
Hitler’den beklenen konuşmaları orduya rapor etmesiydi. Fakat o da ne? Hitler tartışmaları dinledikçe buradaki adamların kendisiyle aynı fikirde olduğunu fark etmişti ve suskunluğunu bozup masaya çıkarak konuşmaya başlamıştı. Söylediği şeyler tıpkı Eckart’ın düşünceleri gibi oldukça radikaldi. Hitabeti oldukça güçlü olan bu adam Eckart için biçilmiş kaftandı. Mesih bulunmuştu!
..
Fakat Hitler sıradan bir askerdi. Yani görgü kurallarından bihaber bir yaşantısı vardı. Bu durum Eckart için problem teşkil ediyordu zira onu önemli isimlerle tanıştırmak üzere gittikleri bir davette Hitler ne bulursa yemiş, içmiş ve bunları oldukça itici bir halde yapmıştı. Eckart onu baştan yarattı. Kıyafetinden yemesine, içtiği içkiden oturduğu yere kadar elleriyle bir resim çizdi. Hitler’i çizerken aynı zamanda Almanya’nın geleceğini de çiziyordu…
..
Birahanede yapılan bir toplantı sırasında Hitler yine etkili nutuklarından birisini atıyordu. Rudolf Hess isimli bir genç bu konuşmalardan inanılmaz etkilenmişti. Gittikçe Hitler’e yakınlaştı. Yalnız da değildi Ernst Röhm gibi orduda yer alan bir asker ve Henrich Himmler gibi gelecek vaat eden isimler de partiye katılmıştı. Darbe söylentileri ağızdan ağza yayılmaya başladı. Mussolini İtalya’da bir darbe ile yönetimi ele geçirmiş ve faşizmi iktidara taşımıştı. Naziler neden yapamayacaktı? Ama bir ışık gerekiyordu, bir bahane, bir gerekçe…Hitler konuşuyor ama konuşurken düşünüyordu. Artık partinin bir numaralı adamı olmuştu. Ve beklenen işaret geldi. Yabancı birlikler Almanya’ya girerek Ruhr topraklarına el koydu. Ekonomi tepetaklak oldu ve ekmek almak imkansız hale geldi Öyle ki, biriktirilen büyük servetler bir anda bozuk paraya dönüştü. Almanya’ya kaos hakim oldu. Kaosa da Hitler hakim olacaktı.
..
Ernst Röhm Hitler’e ordu bizimledir darbe yapabiliriz deyince Hitler vaktin geldiğini anlamıştır. Fakat birini aramaktadır. Saygı değer, lafı sözü dinlenecek yani daha üst rütbeden birisini. Aradığını bulur. Birinci Dünya Savaşı’nda tarihe geçen Tannenberg galibiyetinin mimarı Erich Ludendorff. Hesaplar yapılır, planlar çizilir ve tarihe “Birahane Darbesi” olarak geçecek olan hareket başlar. Hitler, eyalet liderlerinin ve güvenlik mensuplarının olduğu bir birahaneyi basarak artık ülkeyi Nazilerin yöneteceğini ve onların da kendisine katılması gerektiğini söyler. Uzun uzun söylevleri işe yaramaz. Karşı taraf Hitler’e katılmayı reddeder. İşler rayından çıkıyordur zira gelmesi gereken Ludendorff da hala gelmemiştir. Hitler insanları ikna edemez, silahını çeker ve Bavyera başbakanı Von Kahr’ı öldürmeyi düşünür. Fakat bu ona bir şey kazandırmayacaktır. Sinir ve sıkıntıdan tırnakları kafa derisini çizmeye başlar. Almanya’nın geleceği olarak görülen adam ne yapacağını bilmiyordur. Fakat gecenin bir yarısı güneş doğmuştur: Ludendorff kapıdan içeri girmiştir.
..
Diğer taraftan Ernst Röhm ve Hermann Göring Savaş Bakanlığı’nı ele geçirmek için harekete geçer ve başarıya ulaşırlar. Darbe amacına ulaşacak gibi görülmektedir. Hitler birahanenin kontrolünü Ludendorff’a bırakır ve Röhm’ün yanına gelerek durum değerlendirmesi yapmak ister. Sarılırlar, birbirlerini kutlarlar. Fakat bu ikili o sırada birahanede olanlardan habersizdir. Von Kahr, Ludendorff’u kandırarak dışarı çıkmak için onu ikna eder. Darbeye zarar vermeyeceğine söz vermiştir fakat çıkar çıkmaz orduyu toplar ve Nazilerin üzerine gider.Bu sırada her şeyden habersiz olarak birahanede içmekte olan Dietrich Eckart’a telefon gelir ve Von Kahr’ın dışarı çıktığı söylenir. Yaşlı kurt onun Nazileri satacağını anlamıştır ve ağzından şu sözcükler dökülür: “Kahretsin, ihanete uğradık!”
..
Ertesi gün her şeyin sonuçlanacağı gündür. Nazi kadrosu geri adım atmak istemez ve ordunun üzerine gitmeye karar verir. Silah kuşanırlar. Hitler, Himmler, Röhm, Eckart, Göring, Hess ve dahası kol kola girerek yürümeye başlarlar. Köşeyi dönerler ve ordunun silahı üzerlerine doğrulttuğunu fark ederler. Yaşadıkları şok etkisi yüzünden vücutlarını basan ter mi daha hızlıydı yoksa üzerlerine yağan kurşunlar mı bilinmez fakat o an darbenin başarısız olduğu anlaşılmıştır. Hitler yaşamını Tanrı’ya borçludur zira bir kurşun yalnızca 30 santimetre uzağından giderek onu sıyırmıştır. Göring bacağından ağır bir yara almıştır. Kadro dağılmaya başlar. Hitler ve Röhm yakalanıp hapse atılır. Hess ve Göring ise Avusturya’ya kaçar. Henüz önemli bir kimse olmayan Himmler ise annesinin evine gider. Eckart’ı mı merak ediyorsunuz? Onu sona saklıyoruz. Son sözleri ona bırakacağız.
..
Başarısız darbe girişiminden 6 hafta sonra Eckart içtiği içkilerin bir tezahürü olarak yatağa düşer. Ölüm artık ona bir nefes kadar yakındır. Son nefesini verirken ağzından öyle sözcükler dökülür ki öbür tarafta onu karşılayacak olan Nostradamus ve Baba Vanga’ya adeta meydan okur. Kahinlik mi yapmıştır yoksa müthiş bir öngörüye mi sahiptir bunu sizlere bırakalım:
..
“Hitler’i destekleyin. O dans edecek ama aslında benim borum ötüyor. Yasımı tutmayın. Tarihi bütün Almanlardan daha çok etkilemiş olacağım.”
..
Hitler ise bu sıralarda hapishanede ünlü eseri Kavgam’ı yazıyor ve kitabının ilk cildini manevi babası olarak nitelendirdiği Dietrich Eckart’a armağan ediyordur…
..
Hitler hapishaneden çıktıktan sonra neler mi yaşandı? Bir sonraki yazımızda sizlerle!
..
Savaştan yenik çıkan Alman generaller ülkenin içine düştüğü rezil halden oldukça utanç duyuyor ve yapılması gereken şeyleri düşünüyorlardı. Çünkü onlara göre savaşta değil masada kaybetmişlerdi. Ne yapılacağını düşünenler arasında tarihin unuttuğu bir isim vardı: Dietrich Eckart. Tarih onu unutmuştu fakat yarattığı canavarı mıh gibi aklında tutuyordu: Adolf Hitler‼️
..
Alman aydınları ikiye bölünmüştü. Bir yanda radikal milliyetçiler yer alırken diğer yanda Bolşevik Devrimi ile iyice palazlanan komünistler vardı. Radikaller Güney Almanya’da konuşlanmıştı ve Münih’in birahanelerinde toplanıyorlardı. Bu Almanlar arasında savaş kahramanı olarak askerler tarafından büyük saygı gören Hermann Göring de vardı. Oldukça kültürlü bir şair olan Eckart ve birinci sınıf şeref madalyası sahibi Göring Alman İşçi Partisi’ni kurarak harekete geçmeye karar verdiler. Eckart varlıklı birisiydi ve bağlantıları sağlamdı. Ökültist bir örgüt olan Thule Cemiyeti ile arası iyiydi. Çünkü aynı fikirlere sahiptiler: Antisemitizm, antikomünizm ve beyaz ırkın üstünlüğü! Onlara göre Aryan ırk yanlış evlilikler ve üremeler sonucu kirletiliyordu ve buna müdahale edilmeliydi. Fakat Eckart aradığı kişiyi bulamıyordu. Alman halkına bir nefes verecek lider arayışındaydı ve onu tek bir kelime ile tanımlıyordu: Mesih‼️Eckart fırsat üretemeyince fırsat Eckart’ın ayağına gelmişti.
Tarih 12 Eylül 1919, Sterneckerbrau Birahanesi.
Alman İşçi Partisi’nin alışılagelmiş toplantılarından birisi yapılıyordu. Fakat bu sefer Alman ordusu içeriye bir ajan sızdırmıştı. Gelişmekte olan bu hareketten haberdar olmak istiyor ve tohumları atılmış fikirlerin yeşermeden başını ezmeyi düşünüyordu. Ajan olarak gönderilen kişi Birinci Dünya Savaşı’ndan gazi olarak çıkmış ve birçok nişan ve ödüle layık görülmüş bir askerdi. İsmini mi merak ediyorsunuz? Tanıdığınız birisi. Ajan Adolf Hitler’den başkası değildi.
..
Hitler’den beklenen konuşmaları orduya rapor etmesiydi. Fakat o da ne? Hitler tartışmaları dinledikçe buradaki adamların kendisiyle aynı fikirde olduğunu fark etmişti ve suskunluğunu bozup masaya çıkarak konuşmaya başlamıştı. Söylediği şeyler tıpkı Eckart’ın düşünceleri gibi oldukça radikaldi. Hitabeti oldukça güçlü olan bu adam Eckart için biçilmiş kaftandı. Mesih bulunmuştu!
..
Fakat Hitler sıradan bir askerdi. Yani görgü kurallarından bihaber bir yaşantısı vardı. Bu durum Eckart için problem teşkil ediyordu zira onu önemli isimlerle tanıştırmak üzere gittikleri bir davette Hitler ne bulursa yemiş, içmiş ve bunları oldukça itici bir halde yapmıştı. Eckart onu baştan yarattı. Kıyafetinden yemesine, içtiği içkiden oturduğu yere kadar elleriyle bir resim çizdi. Hitler’i çizerken aynı zamanda Almanya’nın geleceğini de çiziyordu…
..
Birahanede yapılan bir toplantı sırasında Hitler yine etkili nutuklarından birisini atıyordu. Rudolf Hess isimli bir genç bu konuşmalardan inanılmaz etkilenmişti. Gittikçe Hitler’e yakınlaştı. Yalnız da değildi Ernst Röhm gibi orduda yer alan bir asker ve Henrich Himmler gibi gelecek vaat eden isimler de partiye katılmıştı. Darbe söylentileri ağızdan ağza yayılmaya başladı. Mussolini İtalya’da bir darbe ile yönetimi ele geçirmiş ve faşizmi iktidara taşımıştı. Naziler neden yapamayacaktı? Ama bir ışık gerekiyordu, bir bahane, bir gerekçe…Hitler konuşuyor ama konuşurken düşünüyordu. Artık partinin bir numaralı adamı olmuştu. Ve beklenen işaret geldi. Yabancı birlikler Almanya’ya girerek Ruhr topraklarına el koydu. Ekonomi tepetaklak oldu ve ekmek almak imkansız hale geldi Öyle ki, biriktirilen büyük servetler bir anda bozuk paraya dönüştü. Almanya’ya kaos hakim oldu. Kaosa da Hitler hakim olacaktı.
..
Ernst Röhm Hitler’e ordu bizimledir darbe yapabiliriz deyince Hitler vaktin geldiğini anlamıştır. Fakat birini aramaktadır. Saygı değer, lafı sözü dinlenecek yani daha üst rütbeden birisini. Aradığını bulur. Birinci Dünya Savaşı’nda tarihe geçen Tannenberg galibiyetinin mimarı Erich Ludendorff. Hesaplar yapılır, planlar çizilir ve tarihe “Birahane Darbesi” olarak geçecek olan hareket başlar. Hitler, eyalet liderlerinin ve güvenlik mensuplarının olduğu bir birahaneyi basarak artık ülkeyi Nazilerin yöneteceğini ve onların da kendisine katılması gerektiğini söyler. Uzun uzun söylevleri işe yaramaz. Karşı taraf Hitler’e katılmayı reddeder. İşler rayından çıkıyordur zira gelmesi gereken Ludendorff da hala gelmemiştir. Hitler insanları ikna edemez, silahını çeker ve Bavyera başbakanı Von Kahr’ı öldürmeyi düşünür. Fakat bu ona bir şey kazandırmayacaktır. Sinir ve sıkıntıdan tırnakları kafa derisini çizmeye başlar. Almanya’nın geleceği olarak görülen adam ne yapacağını bilmiyordur. Fakat gecenin bir yarısı güneş doğmuştur: Ludendorff kapıdan içeri girmiştir.
..
Diğer taraftan Ernst Röhm ve Hermann Göring Savaş Bakanlığı’nı ele geçirmek için harekete geçer ve başarıya ulaşırlar. Darbe amacına ulaşacak gibi görülmektedir. Hitler birahanenin kontrolünü Ludendorff’a bırakır ve Röhm’ün yanına gelerek durum değerlendirmesi yapmak ister. Sarılırlar, birbirlerini kutlarlar. Fakat bu ikili o sırada birahanede olanlardan habersizdir. Von Kahr, Ludendorff’u kandırarak dışarı çıkmak için onu ikna eder. Darbeye zarar vermeyeceğine söz vermiştir fakat çıkar çıkmaz orduyu toplar ve Nazilerin üzerine gider.Bu sırada her şeyden habersiz olarak birahanede içmekte olan Dietrich Eckart’a telefon gelir ve Von Kahr’ın dışarı çıktığı söylenir. Yaşlı kurt onun Nazileri satacağını anlamıştır ve ağzından şu sözcükler dökülür: “Kahretsin, ihanete uğradık!”
..
Ertesi gün her şeyin sonuçlanacağı gündür. Nazi kadrosu geri adım atmak istemez ve ordunun üzerine gitmeye karar verir. Silah kuşanırlar. Hitler, Himmler, Röhm, Eckart, Göring, Hess ve dahası kol kola girerek yürümeye başlarlar. Köşeyi dönerler ve ordunun silahı üzerlerine doğrulttuğunu fark ederler. Yaşadıkları şok etkisi yüzünden vücutlarını basan ter mi daha hızlıydı yoksa üzerlerine yağan kurşunlar mı bilinmez fakat o an darbenin başarısız olduğu anlaşılmıştır. Hitler yaşamını Tanrı’ya borçludur zira bir kurşun yalnızca 30 santimetre uzağından giderek onu sıyırmıştır. Göring bacağından ağır bir yara almıştır. Kadro dağılmaya başlar. Hitler ve Röhm yakalanıp hapse atılır. Hess ve Göring ise Avusturya’ya kaçar. Henüz önemli bir kimse olmayan Himmler ise annesinin evine gider. Eckart’ı mı merak ediyorsunuz? Onu sona saklıyoruz. Son sözleri ona bırakacağız.
..
Başarısız darbe girişiminden 6 hafta sonra Eckart içtiği içkilerin bir tezahürü olarak yatağa düşer. Ölüm artık ona bir nefes kadar yakındır. Son nefesini verirken ağzından öyle sözcükler dökülür ki öbür tarafta onu karşılayacak olan Nostradamus ve Baba Vanga’ya adeta meydan okur. Kahinlik mi yapmıştır yoksa müthiş bir öngörüye mi sahiptir bunu sizlere bırakalım:
..
“Hitler’i destekleyin. O dans edecek ama aslında benim borum ötüyor. Yasımı tutmayın. Tarihi bütün Almanlardan daha çok etkilemiş olacağım.”
..
Hitler ise bu sıralarda hapishanede ünlü eseri Kavgam’ı yazıyor ve kitabının ilk cildini manevi babası olarak nitelendirdiği Dietrich Eckart’a armağan ediyordur…
..
Hitler hapishaneden çıktıktan sonra neler mi yaşandı? Bir sonraki yazımızda sizlerle!
Hiç yorum yok